Sağlık & Malpraktis Hukuku
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 3. maddesinde açıkça “Yaşamak, herkesin hakkıdır.” hükmüne yer verilmektedir. Bununla birlikte aynı bildirgenin 25. maddesinde sağlık hakkı, temel bir insan hakkı olarak kabul edilmiş ve nitelendirilmiştir. Sağlık hukuku bu bağlamda hasta ve hekim haklarını koruyan ve bireyin temel hakları ile paralel bir biçimde bu ilişkinin yönetilmesine kılavuzluk eden bir hukuk dalı olarak karşımızda yer almaktadır.
Sağlık hukuku tanımının temelinde hasta hekim ilişkileri ve bu ilişkilerin tarihsel gelişimi yatmaktadır. Hekimlerin gerçekleştirdikleri işlerin hukuk, kanun ve yasalar ile ilk defa karşılaşmaları 20. yüzyılın başlarına kadar dayanırlıklığı bulunmaktadır. Öncesinde yaptıkları işten sorumlu tutulmayan doktor ve hekimler bu dönemde gerçekleşen yeni tıp uygulamalarının da hayata geçmesi ile birlikte farklı bir uygulamaya tabii tutulmaya başlanmıştır. Doktorun davranışlarından ötürü medyana gelen ölüm sakatlık ve yaralanma gibi sonuçlar, hekimin sorumluluğu çerçevesinde değerlendirilmeye başladığından beri de sağlık hukuku gelişim göstermiştir diyebilmekteyiz. Söz konusu sağlık ceza hukuku olduğu zaman 13.01.1960 tarihli, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ve 01.08.1998 tarihli Sağlık Bakanlığı Hasta Hakları Yönetmenliği göz önünde tutulmalıdır. Hasta hakları ile ilgili uygulanacak tüm ilkeler bu yönetmelik ile birlikte sıralanmıştır. Bununla birlikte doktor kusurlarının belirlenmesinde, bu yönetmeliğin yetersiz kaldığı noktalarda Medeni Kanun ve Türk Ceza Kanunu devreye girmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile birlikte ise sağlık kurumlarında çalışan personelin sorumluluları ve görevleri yasaların önünde net bir şekilde açıklanmış ve yürürlüğe girmiştir. Etik kurallara bağlı kalmayan hekimler 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanunu’nun 30. maddesi kapsamında bağlı bulundukları Tabipler Odası’nın onur kuruluna gönderilir. Bir hekimin ceza kanunu açısından yargılanabilmesi için ise söz konusu davranışının açıkça yasada suç olarak belirtilmiş olması gerekmektedir. Son olarak Medeni Hukuk kapsamında hekimlerin sorumluluklarından söz edebilmek için de ortada bir zararın dolayısıyla da bir tazminat bedelinin bulunması gerekmektedir. Bu bilgiler kapsamında özetleyecek olursak sağlık hukukunun Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu esaslarından destek alarak işlediğini söylemek mümkündür.
Sağlık hukukudavalarının başlıca konu başlıkları arasında doktorun hukuki sorumluluğundan, doktorun hastaya karşı sözleşme içi veya sözleşme dışı sorumlulukları ve doktor ile hasta arasındaki hukuki ilişkiden doğan sorumluluk konuları ele alınmaktadır. Bununla birlikte sağlık hukuku davaları arasında hatalı tıbbi tedavi ve akabinde doğan sonuçlar da ele alınacaktır.
Günümüzde ise çeşitlenen Sağlık Hukuku alanları, beraberinde hukuki problemleri de getirmiştir. Ofisimiz, gerek Şirketler bakımından gerekse şahıslar bakımından gerekli danışmanlık hizmetlerini vermekte, çözüm odaklı çalışmalar yapmaktadır.
"...Ben doktoruma ne ücret ödüyorsam, avukatıma bunun iki katını öderim. Çünkü; doktoruma ne anlatırsam anlatayım, doktor bana bir reçete yazar ve gider. Ağrıyı, sızıyı, acıyı ben tek başıma çekerim. Oysa avukatıma ne anlatırsam anlatayım ben onun yanından rahatlamış bir şekilde çıkarken, tüm anlattığım dert, tasa ve kasvet, artık onun derdi haline gelir..." Winston Churchill