Ticaret & Şirketler Hukuku
Ticari işlemlere ilişkin ilk özel kuralların Babil hükümdarı Hammurabi tarafından konulduğu, faizle para alıp verme, şirket, vedia ve komisyon ilişkilerine benzer bazı ilişkilerin o dönemde düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Daha sonra Fenikeliler, Hammurabi Kanunları'ndan da etkilenerek deniz ticaretine ilişkin bazı özel kurallar getirmişlerdir. Bu özel kurallar, Fenikelilerin geniş bir alana yayılan ticari hareketlilikleri nedeniyle, diğer milletler tarafından da benimsenmiştir. Fenikelileri takiben, ticari hayata hâkim olan Yunanlılar, deniz ödüncü sözleşmesini ilk kez kullanmışlardır. Sonraki dönemde dünya ticaret yollarına hâkim olan Romalılar, ticareti Roma vatandaşlarına hasretmemiş ve Ius Gentium ile düzenlemişlerdir. Ius Gentium, yabancılarla yapılan işlemlere ve yabancılar arasındaki işlemlere uygulanan Roma Hukuku dalıdır ve daha çok mal varlığı hukukuna, yani taşınır eşya hukuku ile borçlar hukukuna ilişkindir.
Orta Çağ’da gerçekleşen istilalar Roma İmparatorluğu’nu parçalamış ve hâkimiyetin binlerce yerel parçaya ayrılmasına, Roma barışının ve Roma Birliği'nin sağladığı güven ortamının yıkılmasına yol açmıştır. Bununla birlikte, ticaret hukuku bağımsızlığını Orta Çağ’da kazanmıştır. Ticaret ve sanayinin Avrupa’da gelişmesine on ikinci asırda yapılan Haçlı Seferleri sebep olmuştur. On altıncı asırda Amerika’nın ve Hindistan’ın keşfi ile de ticaret ve sanayi büyük gelişme göstermiştir. Bunların gerçekleşmesi, çeşitli ülkeler arasında düzenli ilişkilerin kurulmasını sağlayarak bir örnek (yeknesak) kanunlar ve kuralların tesisine zemin hazırlamıştır. Bu arada, faizli işlemler, ticari senetler ve rehinli işlemleri yaygınlaştırmaları nedeniyle Yahudiler ve Lombardların belirleyici etkisinin bulunduğu da belirtilmelidir.
Yakın Çağ ve Kanunlaştırma hareketlerinde ticari nüfusun Atlas Okyanusu’na kıyısı olan İspanya, Fransa, Hollanda ve İngiltere gibi devletlere geçmesiyle başlar. Bu geçişin sebebi, bu devletlerin büyük nüfus potansiyeline sahip olmaları ve pusula yardımıyla yenidünyanın keşfedilmiş olmasıdır.
Modern Çağ ise yirminci yüzyılın başlarında uluslararası ticaret büyük artış göstermiştir. Bu durum, ticaret hukuku ile yakından ilgilenilmesine ve bu hususta çok sayıda uluslararası faaliyetin gerçekleştirilmesine sebep olmuştur. Artan ticari ilişkilerin yarattığı ödeme hareketlerinin hız ve güvenliğini sağlamak için özellikle ticari senetler hususunda mevzuat birleştirme çalışmaları yapılmıştır. 1910 ve 1912 yıllarında Den Haag (La Haye)’de yapılan toplantılar bunların en önemlileridir. 1930 ve 1931 yıllarında Cenevre’de yapılan toplantılarda da önemli gelişmeler sağlanmış ve poliçe, bono ve çekler ile ilgili bir örnekliği temin edecek kararlar alınmıştır.
İslam hukukunu uyguladığımız dönemde ise günümüzdeki anlamda, tacirlere, ticari iş veya işlemlere ya da işletmelere uygulanacak ayrı ve bağımsız bir hukuk dalı mevcut değildi. Normal işlemlerin tabi olduğu kurallar tüm işlemlere uygulanmaktaydı. Bununla beraber, tacirler kendilerine has düzenlemeler kabul edebiliyorlardı. Nitekim Tanzimat’tan önce her esnaf grubunun özel loncaları ve yine her esnaf grubuna özel tüzükler vardı. Kaanûnname-i Ticaret 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu’nun kısmi tercümesinden ibaretti. Bu Kanun’un ikinci kısmı da 1865 tarihinde Kaanûnname-i Hümayunu Ticareti Bahriyye ismiyle tercüme edilerek aynen kabul edildi. 1876 tarihinde yürürlüğe giren Mecelle bu kanunun eksikliklerini tamamlamış ve uygulamada birlikte kullanılmışlardır.
Günümüzde ise ticaretin boyutu ve sıklığında yaşanan gelişmeler, birçok ticari uyuşmazlığı da beraberinde getirmiş olup; Ofisimiz, kendi içerisinde farklı dallara ayrılan işbu alanda, profesyonel ve uzman kişiler vasıtasıyla danışmanlık hizmeti verebilmektedir.
*Finansal Tablolar Analizinden faydalanılmıştır.
"...Ben doktoruma ne ücret ödüyorsam, avukatıma bunun iki katını öderim. Çünkü; doktoruma ne anlatırsam anlatayım, doktor bana bir reçete yazar ve gider. Ağrıyı, sızıyı, acıyı ben tek başıma çekerim. Oysa avukatıma ne anlatırsam anlatayım ben onun yanından rahatlamış bir şekilde çıkarken, tüm anlattığım dert, tasa ve kasvet, artık onun derdi haline gelir..." Winston Churchill